Hukuka Aykırı Delil Üzerinden Yapılan Tarhiyatın Hukuka Aykılığına Dair Karar

DANIŞTAY 4. DAİRESİ’NİN E. 2006/451 K. 2006/2009 SAYI VE 20.10.2006 GÜNLÜ KARARI
Daire kararının gerekçesi özetle “İncelenen olayda, anayasaya ve Vergi Usul Kanunu’nun 142. maddesinde öngörülen usule uygun olarak sulh ceza hâkimince verilmiş bir karar olmadan, davacının kapalı durumda olan işyerine Babaeski Kaymakamı’nın yazısı üzerine girilerek tüm defter ve belgelerine el konulmuş olup, olay yerinde düzenlenen tutanak esas alınarak hazırlanan vergi inceleme raporuyla defterlerde gider kayıtlarının bulunmadığı, dolayısıyla Katma Değer Vergisi indirimlerinin kabul edilemeyeceği iddiasıyla tarhiyat yapılmıştır. Bu durumda davacının işyerinde yapılan arama ve defterlere el konulması işlemlerinin anayasada ve kanunda öngörülen usule aykırı olması nedeniyle usulüne uygun olarak başlanılmayan vergi incelemesine dayanılarak yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık görülmemiştir.”

KARAR METNİ

Temyiz Eden : Tasfiye Halinde ? Giyim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
Adına Tasfiye Memuru ?

Karşı Taraf : Babaeski Vergi Dairesi Müdürlüğü KIRKLARELİ

İstemin Özeti : İndirim konusu yaptığı katma değer vergisine ilişkin faturaları yasal defterlerine kaydetmediği ileri sürülen davacı adına indirimlerin kabul edilmemesi suretiyle 1999/1 inci dönem için re’sen katma değer vergisi salınıp, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Edirne Vergi Mahkemesi 30.6.2004 günlü ve E:2004/30, K:2004/270 sayılı kararıyla; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29 uncu maddesinde indirimin düzenlendiği, Kanunun 34 üncü maddesinde ise katma değer vergisinin belgelerde ayrıca gösterilmesi ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedilmesi şartıyla indirilebileceğinin belirtildiği, 54 üncü maddede ise kayıt düzeninin açıklandığı, muhasebe kayıtlarını bilgisayarda tutan yükümlülerin ise bilgisayarda kayıtlı bilgileri yasal defterlere kaydetmeleri gerektiği, aksi halde düzenli bir muhasebe sistemindeki otokontrolü sağlayan defterler arasındaki tutarlılıktan ve kayıt nizamına uygun hareket edildiğinden söz edilemeyeceği, yükümlünün işyerinde yapılan arama sonucu yasal defterlere hiçbir kayıt yapılmadığının 28.1.2000 günlü tutanakla tespit edilmesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak tarhiyat yapıldığı, bu durumda muhasebesini bilgisayarla tuttuğunu iddia eden, ancak işlemlere ait belgeleri aynı yıl yasal defterlerine kaydetmediği sabit olan davacı adına yapılan tarhiyatta kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, tüm kayıtların bilgisayarda mevcut olduğunu, bu nedenle indirimlerinin reddedilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi Mustafa Bahtiyar’ın Düşüncesi : Davacı adına yapılan tarhiyatta vergi incelemesine Vergi Usul Kanunu hükümlerine aykırı olarak başlanması nedeniyle, Kanuna aykırı olarak yapılan tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Eren Sonbay’ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Davacının iş yerine girilerek el konulan defterlerine ilgili yılda hiçbir gider kaydının yapılmadığının tespiti üzerine, katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle yapılan tarhiyata karşı açılan davanın reddine ilişkin Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30 uncu maddesinde, re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır, şeklinde tanımlanmış olup, re’sen takdir nedenleri ise aynı maddede yedi bent halinde sayılmıştır.

Aynı Kanunun Yedinci kısmının “Vergi incelemeleri” başlıklı ikinci bölümünde 134 üncü maddeden başlayarak vergi incelemesinin usul ve esasları ayrıntılı olarak açıklanmış, “İncelemede Uyulacak Esaslar” başlıklı 140 ıncı maddesinde, “Vergi incelemesi yapanlar, yaptıkları inceleme sırasında aşağıda esaslara uymaya mecburdurlar. 1.- İncelemeye tabi olana, bunun mevzuunu işe başlamadan evvel açık olarak izah ederler; 2.- Nezdinde inceleme yapılanın muvafakati olmadıkça resmi çalışma saatleri dışında inceleme yapamazlar veya buna devam edemezler. (Tutanak düzenlenmesi ve inceleme ile ilgili emniyet tedbirlerinin alınması ve hükmün dışındadır. Ancak bu gibi tedbirler, incelemelerin yapıldığı yerdeki faaliyeti sekteye uğratmıyacak şekilde yapılır); 3.- İnceleme bitince, bunun yapıldığını gösteren bir vesika nezdinde inceleme yapılana verilir.” hükmü yer almıştır.

Anayasa’nın Temel Hak ve Ödevlere ilişkin kısmında yer alan 20 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde el koyma kendiliğinden kalkar.” denilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Yedinci Kısmının Üçüncü Bölümünde ise “Arama” müessesesi düzenlenmiş olup, bu bölümde yer alan 142 inci maddede “İhbar veya yapılan incelemeler dolayısıyle, bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir. Aramanın yapılabilmesi için: 1-Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi, 2- Sulh yargıcının istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermesi, şarttır.” hükmü bulunmaktadır.

Anılan madde ile kişi hak ve hüriyetlerinin korunması konusunda Anayasa’nın yukarıda belirtilen hükmüne uygun bir düzenleme yapılmıştır. Anayasanın 2 nci maddesine göre ,Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. “Hukuk Devleti”, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kılacağını bilen devlettir.

İncelenen olayda, Anayasa’ya ve Vergi Usul Kanunu’nun 142 inci maddesinde öngörülen usule uygun olarak sulh ceza hakimine yapılmış bir başvuru ve bu hakimin kararı olmadan, davacının kapalı durumda olan işyerine Babaeski Kaymakamının 28.1.2000 günlü ve B.07.4.DEF.4.39.25.30/618 sayılı yazısı üzerine aynı gün polis yardımı ve çilingir marifetiyle girilerek tüm defter ve belgelerine el konulmuş olup, olay yerinde düzenlenen tutanak esas alınarak hazırlanan vergi inceleme raporu ile, defterlerde gider kayıtlarının bulunmadığı, dolayısıyla katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilemeyeceği iddiasıyla dava konusu tarhiyat yapılmıştır. Bu durumda davacının işyerinde yapılan arama ve defterlere el konulması işlemlerinin Anayasada ve Kanunda öngörülen usule aykırı olması nedeniyle, usulüne uygun olarak başlanılmayan vergi incelemesine dayanılarak yapılan tarhiyatta ve bu tarhiyata karşı açılan davanın reddine ilişkin Mahkeme kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Edirne Vergi Mahkemesinin 30.6.2004 günlü ve E:2004/30, K:2004/270 sayılı kararının bozulmasına 20.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
E. 2017/368 K.2017/626 SAYI VE 13.12.2017 GÜNLÜ KARARI
“Defter ve belgeleri usulüne uygun şekilde yazıyla ve yasada öngörülen süre verilerek kendisinden istenmeyen davacının defterlerine, muhasebecisi hakkında başlatılan bir inceleme sırasında ve muhasebecisinin iş yerinde, sulh yargıcından alınmış bir arama kararı bulunmaksızın hukuk dışı yollarla el konulmuş ve davacının imzasını taşıyan bir tutanak da düzenlenmemiş olması karşısında; vergi incelemesine ilişkin yasanın emredici kurallarına aykırı olarak gerçekleştirilen yöntemler kullanılarak elde edilen veriler doğrultusunda düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılan tarhiyatın hukuka uygun olduğundan söz edilemeyeceğine” karar vermiştir.
ÖZETİ: VERGİ USUL KANUNUNUN, VERGİ İNCELEMESİNE İLİŞKİN KURALLARINA AYKIRI OLARAK GERÇEKLEŞTİRİLEN YÖNTEMLER KULLANILARAK ELDE EDİLEN VERİLER DOĞRULTUSUNDA DÜZENLENEN VERGİ İNCELEME RAPORU UYARINCA YAPILAN TARHİYATIN HUKUKA AYKIRI OLDUĞU HAKKINDA.
Temyiz Eden: …
Karşı Taraf : İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı (Merter Vergi Dairesi Müdürlüğü)
İstemin Özeti: Davacı adına, 2011 yılı yasal defter ve belgelerinin boş olduğunun tespit edilmesi nedeniyle hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca, katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek anılan yılın Mayıs ilâ Aralık dönemleri için re`sen salınan katma değer vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezası davaya konu yapılmıştır.
İstanbul 11. Vergi Mahkemesi 4.12.2014 gün ve E:2014/1757, 2014/2724 sayılı kararıyla; 2011 yılına ait yasal defter ve belgelerin boş olduğunun tespit edilmesi üzerine söz konusu durumun tutanağa bağlandığı, davacı tarafından kayıtların bilgisayar ortamında tutulduğu ileri sürülmüş ise de bununla ilgili bilgi ve belgeler dosyaya sunulmadığı gibi sunulmuş olmasının da defter tutma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, defter ve belgeleri yasal kayıt düzenine uygun şekilde tutmayan davacı, indirim hakkından yararlanmak için gereken yasal koşullardan birini yerine getirmediğinden, katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle yapılan cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 9.7.2015 gün ve E:2015/579, K:2015/8458 sayılı kararıyla; katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, indirim konusu yapılacak verginin fatura veya benzeri belgeler üzerinde ayrıca gösterilmesi ve söz konusu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmiş olması gerektiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda re`sen araştırma ilkesi benimsendiği, aynı Kanunun 31`inci maddesinin atıfta bulunduğu Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266`ncı maddesinde, hakimin özel bilgi ve uzmanlık isteyen bir konuda bilirkişi incelemesi yaptırmaya yetkili olduğunun kurala bağlandığı, davacı tarafından, dava ve temyiz dilekçelerinde, bilgisayarda tutulan yasal defterlerin çıktısı ile alış belgelerinin ibraz edilebileceği belirtildiğinden, Vergi Mahkemesince bu kayıt ve belgeler istenerek, vergi dairesinin de haberdar edilmek suretiyle söz konusu belgelerin gerçekten alış yaptığı emtiaya ait faturalar olup olmadığının araştırılması ve gerçek alış faturaları gözönüne alınarak ödenecek verginin tespiti için gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmek üzere kararı bozmuş, davalı idarenin karar düzeltme istemini reddetmiştir.
İstanbul 11. Vergi Mahkemesi, 24.5.2017 gün ve E:2017/625, K:2017/1231 sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 29.3.2017 gün ve E:2017/96, K:2017/179 sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle ısrar etmiştir.
Davacı tarafından; mali müşavir nezdinde düzenlenen ve kendisini doğrudan ilgilendiren tutanağın hukuken geçerli olmadığı, defter ve belgelerinin ancak kendisinden istenebileceği, mali müşavirin işlemlerini incelemek üzere giden inceleme elemanının inceleme yetkisinin, sadece mali müşavirin işlemleri ile sınırlı olduğu, muhasebeci nezdinde bulunan (140) mükellefe ait defterlere el koyma yetkisi bulunmadığı ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Ali UĞUR Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca tebligat işlemleri tamamlandığından, yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca karar verilmesine gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davacı adına, 2011 yılı yasal defter ve belgelerinin boş olduğunun tespit edilmesi nedeniyle hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca, katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek anılan yılın Mayıs ilâ Aralık dönemleri için re`sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davanın reddi yolunda verilen ısrar kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Vergi idaresinin, mükelleflerin vergi kanunlarına uyup uymadıklarını denetleme araçları ve denetleme işlevini yerine getirirken tabi olacağı kurallar, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Yoklama ve Vergi İncelemesi“ başlıklı yedinci kısmında; Yoklama, Vergi İncelemeleri, Arama ve Bilgi Toplama başlıklarını içeren dört bölümde, 127 ilâ 152/A maddeleri arasında düzenlenmiştir. Vergi Usul Kanununda, 2365 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle, ekonomik delil sistemi kabul edilerek vergi incelemesinin kapsamı genişletilmiş; 134`üncü maddedeki düzenlemeyle, vergi incelemesinin tanımı; ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak şeklinde, amacına işaret edilerek yapılmıştır.
Bu düzenlemeye paralel olarak 3`üncü madde ile iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya normal ve olağan olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa yüklenilmiş, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu düzenlemesiyle, vergi incelemelerinin ve buna bağlı olarak da inceleme elemanlarının vergi matrahının tespitine yönelik yetkilerinin sınırı belirlenmiş, inceleme elemanının inceleme yetkisini ne şekilde kullanacağı hususu da belirli esaslara bağlanmıştır.
213 sayılı Kanunun “incelemede uyulacak esaslar“ başlıklı 140`ıncı maddesinde, 6009 sayılı Kanunla 2011 yılında yapılan düzenlemelerle, keyfi uygulamaların önüne geçilmesi amacına yönelik olarak, vergi incelemesine ilişkin kurallar, daha net ve açık olarak belirlenmiş, aynı amaçla hazırlanan Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, 21.10.2011 tarih ve 29868 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanmıştır.
Bu düzenlemelerle inceleme elemanlarının, inceleme dönemini veya incelenen vergi türünü re`sen genişletme veya mevcut inceleme kapsamında başka mükellefleri inceleme yetkisi sona erdirilmiş; incelemeyi genişletme talebinde bulunması halinde, görevlendirme yapma yetkisi, denetim biriminin takdirine bırakılmıştır. Vergi Usul Kanununda yer alan düzenlemelere göre vergi incelemesinin, incelemeye tabi olan mükellef veya vergi sorumlusunun iş yerinde yapılması genel kural olup işyerinin müsait olmaması, ölüm ve işi terk gibi zorunlu hallerin varlığı ile mükellef veya sorumluların, incelemenin dairede yapılmasını isteme halleri, bu genel kuralın istisnalarıdır. İncelemenin dairede yapılmasını gerektiren durumda ise ibraz zorunluluğuna aykırı davranıştan söz edilebilmesi için defter ve belgelerin usulüne uygun tebliğ edilen yazıyla istenmesi, ayrıca ibraz için yükümlülere belli bir süre verilmesi gerekmektedir.
Vergi inceleme elemanlarının, gerekli gördükleri hallerde aramalı vergi incelemesi yapma yetkisi de bulunmaktadır. Kanunun sistematiğinden, başlı başına bir vergi denetim aracı olmayıp vergi incelemesinin bir türü olduğu anlaşılan “arama“ ve buna bağlı olarak da “el koyma“ tedbirleri; 213 sayılı Kanunun 142 ilâ 147`nci maddelerinde düzenlenmiştir. İhbar ve yapılan incelemelerden hareketle bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emarelerin bulunması halinde bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer Şahıslar nezdinde ve üzerinde arama yapılabileceğini düzenleyen 142`nci maddede; bu aramanın, gerekçeleri belirtilmek suretiyle sulh yargıcından izin talep edilmesi ve sulh yargıcının da istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermiş olması şartıyla yapılabileceği öngörülmüştür. Aramadan sonra, el konulması gereken bilgi ve belgelerle ilgili uyulması gereken kurallar, Kanunun 143`üncü maddelerinde düzenlenmiş olup birbirinin devamı olan her iki maddenin değerlendirilmesinden, doğrudan el koyma imkanının bulunmadığı, öncesinde bir arama kararının bulunması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Anayasanın 38`inci maddesinde de ifade edildiği üzere, Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Dosyanın incelenmesinden, … adlı şahsın serbest muhasebeci ve mali müşavirlik faaliyetiyle ilgili yapılan inceleme sırasında, muhasebe bürosunda muhafaza edilmekte olup aralarında davacının da bulunduğu (140) mükellefin yasal defterlerinin boş olduğu, kayıtların islenmediği tespit edilerek, bu defterlere el konulduğu; bu durumun adı geçen Şahıs ile inceleme elemanı tarafından imzalanan 12.10.2013 tarihli tutanağa bağlandığı ve bu tespite istinaden incelemeye alınan davacı adına, yasal defterlerinin boş olması sebebiyle katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek uyuşmazlık dönemleri için cezalı tarhiyat yapıldığı anlaşılmıştır.
DEFTER VE BELGELERİ USULÜNE UYGUN ŞEKİLDE YAZIYLA VE YASADA ÖNGÖRÜLEN SÜRE VERİLEREK KENDİSİNDEN İSTENMEYEN DAVACININ DEFTERLERİNE, MUHASEBECİSİ HAKKINDA BAŞLATILAN BİR İNCELEME SIRASINDA VE MUHASEBECİSİNİN İŞ YERİNDE, SULH YARGICINDAN ALINMIŞ BİR ARAMA KARARI BULUNMAKSIZIN HUKUK DIŞI YOLLARLA EL KONULMUŞ VE DAVACININ İMZASINI TAŞIYAN BİR TUTANAK DA DÜZENLENMEMİŞ OLMASI KARŞISINDA; VERGİ İNCELEMESİNE İLİŞKİN YASANIN EMREDİCİ KURALLARINA AYKIRI OLARAK GERÇEKLEŞTİRİLEN YÖNTEMLER KULLANILARAK ELDE EDİLEN VERİLER DOĞRULTUSUNDA DÜZENLENEN VERGİ İNCELEME RAPORU UYARINCA YAPILAN TARHİYATIN HUKUKA UYGUN OLDUĞUNDAN SÖZ EDİLEMEYECEĞİNDEN, DAVANIN REDDİ YOLUNDA VERİLEN ISRAR KARARININ BOZULMASI GEREKMİŞTİR.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 11. Vergi Mahkemesinin 24.5.2017 gün ve E:2017/625, K:2017/1231 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13.12.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir