Güncel Danıştay İçtihadi Birleştirme Kararı Kapsamında Limited Şirketlerin Amme Borçlarında Kanuni Temsilci İle Ortağın Takibinde Öncelik Sıralaması
GÜNCEL DANIŞTAY İÇTİHADİ BİRLEŞTİRME KARARI KAPSAMINDA LİMİTED ŞİRKETLERİN AMME BORÇLARINDA, KANUNİ TEMSİLCİ İLE ORTAĞIN TAKİBİNDE ÖNCELİK SIRALAMASI
1- ÖZET
Limited şirketlere ait vergi borçlarının şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda, şirket kanuni temsilcisinden tahsili yoluna gidilmeden şirket ortaklarının takip edilip edilemeyeceği konusunda Danıştay daireleri arasında farklı içtihatlar bulunmakta idi.
Şöyle ki; Konuya ilişkin farklı yöndeki kararlar incelendiğinde, bir kısım kararlarda limited ortaklıktan tahsil edilemeyen vergi borcu açısından öncelikle kanuni temsilcilere başvurulması gerektiği vurgulanmış iken bir kısım kararlarda ise ortaklar ile kanuni temsilciler açısından sıralama yapılmasının gerektirmediği belirtilmiştir.
İçtihadı Birleştirme Kararı’nda ise; limited ortaklık ortağının vergi ödevine ilişkin sorumluluğunun tahsilat muhataplığı olduğu, kanuni temsilcilerin sorumluluğunun kusura dayalı sorumluluk olmakla birlikte “kurtuluş beyyinesi” gösterilmek suretiyle sorumluluktan kurtulma olanağının bulunduğu, AATUHK 35. hükmü ile ortakların sorumluluğunun düzenlenmesinin kanuni temsilcilere gidilmeden de ortağa gidilebilmesini amaçladığı gerekçe gösterilerek limited ortaklığın yerine getirilmeyen vergi ödevi bakımından öncelikle kanuni temsilcilere gidilmesi zorunluluğu bulunmaksızın ortakların sorumluluğuna başvurulabileceği yönünde içtihatların birleştirildiği görülmektedir.
2- GENEL OLARAK;
213 Sayılı Vergi usulü Kanunun 10. maddesi hükmü kapsamında tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir ve kanuni temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden tüzel kişinin varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı diğer alacaklar, kanuni ödevi yerine getirmeyenlerin malvarlıklarından alınır.6183 sayılı AATUHK 35 hükmünde ise, limited ortaklık ortakları, ortaklıktan tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulmuşlardır.
Tüzel kişilerde, vergi borçları nedeniyle doğan sorumluluk tüzel kişiliğe ait olduğundan, limited şirketin vergi borçları için önce limited şirket tüzel kişiliği takip edilmekte, vergi alacağının şirket malvarlığından tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilci veya ortak takibata tabi tutulmaktadır. Buna göre kanuni temsilcinin ve ortağın sorumluluğu feri niteliktedir. Vergi alacağı için şirket tüzel kişiliği aleyhine hiçbir takibat yapılmaksızın doğrudan doğruya kanuni temsilcilere veya ortağa başvurmak mümkün değildir.
Dolayısıyla vergi alacağının limited şirket kanuni temsilcileri veya ortaklarından tahsil edilebilmesi için, limited şirket hakkında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un öngördüğü tüm cebri takip yollarının uygulanması, tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılmasının saptanması gerekmektedir.
Limited şirket ortağının sorumluluğu, ortağın şirkete karşı koymayı taahhüt ettiği esas sermaye paylarını ödemeye ilişkindir. Bu durumu sınırlı şahsi sorumluluk olarak tanımlamak mümkün olup, aynı zamanda kusursuz sorumluluk olarak da kabul edilmektedir. Hal böyle olunca bu sorumluluk aslında bir vergi sorumluluğu olmayıp, kimi Danıştay kararlarında da belirtildiği şekilde, tahsilat muhataplığı sorumluluğudur. Bir başka deyişle limited şirket ortağının, vergi alacağından olan sorumluluğu, tahsil ile ilgilidir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda kanuni temsilciler için öngörülen sorumluluk kısaca kusura dayalı sorumluluk olarak kabul edilmekte, kanuni temsilcilerin, vergiye ilişkin ödevlerin yerine getirilmemesinde kusurlu olmadığını ispat ederek yani “kurtuluş beyyinesi” göstererek sorumluluktan kurtulması olanağı tanınmaktadır.
Her biri birer usul yasası olan Vergi Usul Kanunu ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, vergiborcunun tahsili için önce kanuni temsilciye mi yoksa ortağa mı gidileceği düzenlenmemiş ise de, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile ortakların sorumluluğu hakkında hüküm getirilmesi, kanuni temsilciye gidilmeden de ortağa gidilebilmesini sağlamak amacını taşıdığı gibi kamu alacağını korumaya ve hızlı bir şekilde tahsilini sağlamaya yönelik olduğu sonucuna varılmıştır.
Nitekim söz konusu 35. maddede ortak için öngörülen doğrudan doğruya sorumluluğun vergi alacağı için olduğu kabul edilmiştir.
Bahse konu içtihatta yer alan yukarıdaki açıklamalar göstermektedir ki limited şirketin vergi borçlarının tahsilinde ortağa gidilmeden önce, öncelikli olarak kanuni temsilcinin takip edilmesi ve daha sonra ortağın takip edilmesi gibi bir zorunluluk bulunmadığı, doğrudan doğruya ortağın da takibinin mümkün bulunduğu, bu haliyle öncelikle limited şirketin bizatihi şirket tüzelkişiliğinin takip edilmesi ve tüm takip yollarının tüketilmesi, daha sonra ise gerek kanuni temsilcinin gerekse de ortağın ayrı ayrı ve/veya birlikte takibinin mümkün bulunduğu, ortak ile kanuni temlisci arasında bir öncelik ve sonralık ilişkisinin olmadığı anlaşılmaktadır.
SONUÇ OLARAK;
Güncel sayılı içtihatla birlikte limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı yönünde olmak üzere içtihatlar birleştirilmiş olup bu konudaki kafa karışıklıkları ve içtihat farklılıklarına son nokta konulmuş oldu.
Vergi Dava Danışmanı
AKİF ÇELİK